İmkon Yönetim Kurulu Başkanı Tellioğlu: “Müteahhitlere Linç Kampanyası Sürüyor. ‘Suçlu Tek Müteahhit’ Algısı Doğru Değil”
İnşaat Müteahhitleri Konfederasyonu (İMKON) Genel Başkanı Tahir Tellioğlu, büyük kayıplara yol açan sarsıntı faciasıyla ilgili olarak müteahhitlere yönelik “linç kampanyası” yürütüldüğünü belirterek, “tek suçlu müteahhit” algısının doğru olmadığına dikkat çekti. Tellioğlu, “Tabii ki can kaybının, can kaybının, mağduriyetin cezası olmalı. Müteahhitleri tek suçlu ilan edip hedef göstermek sağlıklı tespit ve teşhisten saptırır.”
Türk inşaat sektörünün çatı kuruluşu İMKON, 6 Şubat depremleri sonrası yıkılan binaların müteahhitleriyle ilgili tartışmalara ilişkin yazılı açıklama yaptı. İMKON Genel Başkanı Tahir Tellioğlu’nun yaptığı açıklama şöyle:
“TEK SUÇLU YÜKLENİCİ ALGISI DOĞRU DEĞİLDİR: Ülke olarak yaşadığımız deprem felaketinin ardından can kayıplarımız ve acılarımız henüz tazeyken ortaya çıkan tablo ‘suçlu kim, ihmalci kim, kusurlu kim?’ Tartışmalarına dahil olmak istemedik. Ancak sorunu yerinde değerlendirerek yargıya taşımanın öneminden hareketle Türk yapı sektörünün çatı kuruluşu olarak Türk kamuoyunu bilgilendirme sorumluluğu kapsamında açıklama yapma gereği duyduk. yetki ve sorumluluk başlıkları altında değerlendirildiğinde, farklı provokasyonlarla oluşturulmak istenen ve linç kampanyasına dönüştürülmek istenen ‘tek kusurlu müteahhit’ algısının doğru olmadığı. .
HER SARSMA FELAKETİNDE OLDUĞU GİBİ MÜTEAHHİTLERE AMAÇ VERMEK, YANLIŞ BİLDİRMEK YANLIŞ VE ADİL DEĞİLDİR: Elbette kaybedilen canların, kaybedilen canların ve çekilen acıların bir cezası olmalı. Ancak, yasal düzenleme ile mesleki niteliklerine göre tasnif edilmiş ve belgelenmiş, maddelerinde öngörülen ve emredilen kural ve yönetmeliklere uygun olarak işini yapan, devletine ve milletine hizmet etmiş müteahhitlerin her sarsıntı afetinde olduğu gibi; Bazı medya organlarının provokatif haberlerini, yaklaşımlarını ve kamuoyu baskısını sorumlu olarak amaç edinip çarpıtmak doğru ve adil değildir.
YENİ VE KALICI TEDBİRLER ALACAĞIZ AMA BİLİM VE ORTA AKIL İLE MÜMKÜN OLACAK: Son yüz yılın en şiddetli depremini yaşadık. Tek kusurun müteahhitler olduğunu ilan etmek ve amacı göstermek sağlıklı tespit ve teşhisten saptırır. Ayrıca bu yıkımlarda ortak sorumluluk alanlarının tespitini analiz ederek yeni ve kalıcı tedbirler alacağız ancak bu bilim ve ortak akılla mümkün olacaktır. bina sistemi; Devletin kontrolünde, kanun ve düzen çerçevesinde faaliyet gösterir.
Tellioğlu, bundan sonra yapılması gerekenlerle ilgili önerilerini de sıraladı:
-Ülkemizin geçmişte ağır deprem riski taşıyan fay geçiş kuşaklarının imarlanarak oluşturulan yapı stoklarının, büyükşehir belediyeleri ve yönetmeliklerine uygun olarak fay sınırı dışındaki inançlı bölgelere taşınması ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, şehirlerin yeni deprem master planlarıyla karşılaştırıldı.
Deprem oluşumu olan ülkemizde kat değerlerinin dayanım oranına göre çarpılması gerekmektedir.
-Ülkemizde 2012 yılında yürürlüğe giren 6306 sayılı Kentsel Dönüşüm Kanunu’nun deprem riski kapsamında yer alan teşvik ve yaptırım gücü ile desteklenerek; Ayrıca yapı yoğunluğu veya fay sınır ekseni nedeniyle yerinde dönüştürülemeyen alanlar için kentin bozulmamış alanları belirlenerek ve cazibe merkezleri ile desteklenerek kentsel dönüşüm rezerv alanı oluşturulmalıdır.
İnşaat statiği uygulamalarının projesine uygun yapılıp yapılmadığını denetleyen şantiye kontrol ve şantiye şefleri, inşaat proje uygulama denetçisi olarak üniversite mezuniyetinden sonra uzmanlık dallarına göre eğitim stajlarına ve sınavlara tabi tutulmalıdır.
Slammı betonun değerinden daha düşük tutup betona su katanlara gerekli sorumluluk ve ceza verilmelidir.
“STATİK YAPICILARA MUTLAKA TAŞERON YAPILMALIDIR”
Statik yapıyı (Demir ve Betonarme) yapanlar taşerona verme zorunluluğu getirilmeli ve sadece statik yapı müştereken ve müteselsilen sorumlu olmalıdır.
-Deprem, kentsel dönüşüm, çekirdek aileye bölünme gibi sebeplerden dolayı vatandaşlarımızın konut ihtiyacı önemli ölçüde artmıştır. Bunun konut kiralarına yüksek oranda yansıması, belediyenin küçük daire (minimum metrekare) ihtiyacının çok daha aşağı seviyelere çekilmesi ve konut üretimi teşvik edilerek vatandaşlarımızın konuta erişimi kolaylaştırılmalıdır. .
-Son depremde yaklaşık 10 binanın kolonlarının kesildiğini veya statik yapının farklı şekilde hasar gördüğünü üzülerek gözlemliyoruz. Tedbir kapsamında işyeri bulunan tüm bina stokları gözden geçirilmeli ve bu konuda apartman/site yöneticileri sorumlu tutulmalıdır.
Bina üretiminde en büyük maliyeti oluşturan mesken imarlı arsa ihtiyacı Büyükşehir Belediyesi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından üretilerek uygun koşullarda konut sektörüne sunulmalı ve kentin planlı gelişimi sağlanmalıdır.
Yıllardır müteahhitlik sektörünün hukuka dayalı meslek odasına sahip olma talebi karşılanarak, müteahhitlerin kayıt ve kayıt tutma sorumlulukları ölçüsünde eğitim belgelendirmesine tabi tutulmaları sağlanmalıdır.
Depremin inanılmaz şiddetiyle yıkılan binalarda müteahhit kusurlarının yanı sıra bu unsurların eksikliğinden kaynaklanan kusur oranlarının belirlenmesi kadar sağlıklı bir teşhisin yapılması da bizim için hayati önem taşıyor. Ancak bu durumda beyin sarsıntısı risklerini hayatımızdan daha kolay bir şekilde uzaklaştırabiliriz.
“YOK EDİLEN MEVCUT YAPI STOKUNU İKİYE AYIRABİLİRİZ”
-Mevcut yapı stokunu ikiye ayırabiliriz ki bu ciddi can ve mal kayıplarına neden olmaktadır. Vatandaşlarımızın ruhsatsız yaptığı yapılar. Ruhsata tabi binalar, 1999 depreminden önce ve 1999 depreminden sonra, yani deprem yönetmeliğine ve yapı denetimi kapsamına göre yapılmış binalardır. Bu seti ikiye ayırabiliriz. Bu nedenle yıkılan her bina ruhsatsız, ruhsatsız ve yapıldığı yıla bağlı olan mevzuata göre değerlendirilmelidir.
“YILLARCA MÜTEAHHİT OLMAMASI GEREKTİĞİNİ SAVUNDUK”
Konfederasyon olarak, büyük ve güçlü Türkiye’yi inşa etme azmi ile sektörde uzmanlaşma olması için müteahhidin önüne gelen olmaması gerektiğini yıllardır hep savunduk. Çok şükür 2019 yılında ilgili kanundaki eksikliklere rağmen güçlü bir şekilde çıktı ve uygulanıyor. Sonuç olarak 350 bin özel sektör müteahhidi bu kanunla önemli ölçüde disipline edildi ve 100 binin altına düştü. Ayrıca yıkılan binaların yüzde 98’i 1999 körfez depreminden önce çıkarılan deprem yönetmeliği öncesi yapılar olup, 1999’dan sonra çıkarılan 4708 sayılı yapı denetimi kanunu kapsamında inşa edilen binalar arasında bu depremde yıkılan ve hasar gören binaların oranı , Çevre ve Şehircilik Bakanımız ve Konfederasyonumuzun teknik heyetinin deprem sonrası deprem bölgelerinde yaptığı denetimler. Sonuç olarak fay sınırında yüzde 2-3 civarında olduğu da dikkate alınmalıdır.
“SAĞLIKLI VE SAĞLIKLI ŞEHİRLER İNŞA ETMEMİZ İÇİN ÇOK KEZ PAYLAŞTIK”
Maalesef hiçbir meslek grubu istemese de mesleğini kötü icra edenler yüzünden birçok meslek zan altında kalabilmektedir. İMKON olarak; Kimileri her şeyi beton yığınına çeviriyorsunuz anlayışıyla kentsel dönüşüme karşı çıksa da, depremin ülkemizin gerçeği olduğunu unutmadan, ‘yaşamak ve inşa etmek’, kültürel ve kültürel değerlerimizi koruyarak güçlü ve sağlıklı şehirler inşa etmek zorundayız. bu gerçekle çevresel değerler. Ayrıca birçok basın bültenimizde ve ülke çapında düzenlediğimiz onlarca çalıştayda defalarca paylaştık.
“MESLEK ODASI KURULMASI SEKTÖRÜN GELECEĞİ İÇİN ÖNEMLİ”
Ülkemizde en küçük iş kolları meslek odaları olmasına rağmen, müteahhitlik yıllardır bir meslek olarak devam ediyorsa, üyelerini mutlaka mesleği yetiştirecek, geliştirecek, yönlendirecek ve denetleyecek bir meslek odasının kurulması sektörün geleceği açısından hayati önem taşımaktadır. ve Türk inşaat sektörünün disiplini. Ülkemizin kalkınması için tüm gücümüzle, şubemizi daha önce olduğu gibi bu şekilde disipline etmek, ülkemizdeki kentsel dönüşüm seferberliğine deprem riski oluşumu için her türlü desteği vermek için tüm gücümüzle saygıyla yanınızda ve emrinizdeyiz, depremin verdiği zarar ve yaraların bir an önce iyileşmesi için. Bunu kamuoyuna duyuracağız.”